15 Eylül 2010 Çarşamba

YaĞMuRLaR ve SoNBaHaR


...
Bu geç vakit bu
sonbahar gecesinde kelimelerinle doluyum;
zaman gibi,
madde gibi ebedî,
göz gibi çıplak,
el gibi ağır
ve yıldızlar gibi pırıl pırıl kelimeler
Kelimelerin geldiler bana,
yüreğinden,
kafandan,
etindendiler.
Kelimelerin getirdiler seni,
onlar : ana,
onlar : kadın
ve yoldaş olan...
Mahzundular,
acıydılar,
sevinçli,
umutlu,
kahramandılar,
kelimelerin insandılar...
Nazım Hikmet RAN

8 Eylül 2010 Çarşamba

BuGüN BaYRaM MıŞ...

(bu yazımı geçen bayram yazmıştım ama bugün bir baktım of of one dedim 160 kişi bloma girmiş şimdi baktım 258 kişi ve 9 kişi online of dedim ya bune bi baktım istatistiklere herkes bayram yazımla ilgilenerek gelmiş buralara kadar taaa dünyanın öbür ucundan...burada anlatıklarım hepsi benim anılarımdaki bayramlar... çocukluğum... sevdiklerim... artık bizimle olmayanlar... hepsi burada hepiminize nice mutlu bayramlar diliyorum... Sevgiyle...)

Bugün bayram mış...
Burda mecmuasından ya da vitrinlerden seçtiğimiz elbiseleri dikmiş annem bize. Yakaları organzeli, ya da dantellerle bezenmiş. Rugan kırmızı ayakkabılarım başucumda arife akşamı alınmış. Esin'in saçları hep örgü imiş iki tane, uçlarında kocaman dikilen kıyafete uygun kurdeleler, benimki her zamanki gibi kısa, özgür hep istediğim gibi. İlker’in saçları birkaç gün önceden berbere gidilmiş kısaltılmış.
Bugün bayrammış…
Anneannemle dedemin ellerini öpmüşüz. Babamın anne ve babasını kabristanda ziyaret etmişiz.
Para, adı ne olursa olsun, "bayram harçlığı" olarak bile, öyle ele sayılmazmış. Büyüklere alışverişlerde zarf içinde, çocuklara mendil arası verilirmiş.. Para değil hangi mendilim daha güzeline bakılırmış.
Bugün bayram mış…
Babamın aklında ile büyüklerinin bir listesi vardır. Kimse ihmal edilmesin, kimsenin gönlü kırılmasın. Kapıları çalmışız çikolatalar, baklavalar, fıstıklar çerezler ikram edilmiş.
Mendillerimiz çoğalırmış, çikolataların yaldızlı kağıtlarını küçük parmaklarımızla düzleştirip saklarmışız. Yürüyerek gidermişiz her yere.. Bulamadıklarımıza "Bayramınızı kutlarız” diye kartlar bırakırmışız. Postadan bir sürü tebrik kartı çıkarmış. Üzerleri pullu olanlar, hareket edince göz kırpanlar, manzara resimleri.. Hepsini saklarmışız.
Bugün bayram mış…
Öyle uzaklara saçılmamışız daha..
Öyle uzaklarda uyanmamışız..
Tüm aile bir aradaymış.
Bir rüzgar esip hiç kimseyi dağıtmamış her bir yana.
Bugün bayram mış…

Öylesine bir günmüş gibi geçip giden bayram mış…
Hepimiz bir aradaymışız.
Henüz o ayrılık rüzgarı esmemiş babaocağında.
Bayramlar değişmedi aslında bizler değiştik…
Bugün Bayram mış... mış... mış... mış...

Bayrammış...

5 Eylül 2010 Pazar

KaDiR GeCeSi

“Kim Kadir gecesini,
faziletine inanarak ve alacagi sevabi Allah’tan bekleyerek
ibadet ve taatla geçirirse geçmis günahlari bagislanir” (Buhari).

3 Eylül 2010 Cuma

eYLüL TıLSıMı

işte geldi geçti koca bir yaz.
yandık yıkıldık bu yıl
yaz tüm şiddetiyle yaktı kavurdu
veeeee
işte eylül geldi
pek bi güzel oldu biliyomusun
hafif yağmur atıştırdı ardından o güzel sabah ayazı esintileri içime çekiyorum o serin nefesi içimi yüreği ferahlatıyorum o kadar yordu ki bu yazın sıcaklığı beni
evet ben sıcakları hiç seviyorum derdim
çok çok doğruymuş
ben yazı hiç sevmiyorum
yani mevsim olarak "YAZI" :)

EYLÜL demek
Arapça eylûl, Süryanice "üzüm" anlamındaki aylûl'den (üzüm ayı) gelmektedir.
Yaptığı araştırmalarda ile Türklük incelemeleri kitabında Akadlıların altınca ayı olduğunu ve sevinçten haykırmak anlamına geldiğini savunmuştur.
Eylül adının İngilizce karşılığı olan "September", Latince 7 anlamına gelen "septem" den gelir. Eylül, M.Ö. 153 e kadar, eski Roma takviminde 7. ay idi.

Hasret kaldıklarımız var özlediklerimiz... Nefretler var intikamlar var... kötü hislerin ve duyguların uzak olduğu bir ay olsun aşkda olsun beee... bahar ya hani aşıkda oluna bilir bu içimi dolduran serinlikle... hemde ne güzel olur. serin serin EYLÜL TILSIMInı değirsin bizede... Hepimizin işte bu serin havalarla hasretliklerin geçmesini dileyelim mi?


Eylül tılsımı
geçmişde yaşadıklarımızı unuttursun
evet, gözlerimizden yaş
yüreklerimizdeki kurumuş yapraklar sonsuza kadar uçsun savrulsun gitsin eylül rüzgarlarıyla
şimdi bu serin eylül günlerinde öyle bir çarpsın ki yüreğim
adı eylülde aşk olsun....

ben yaz'ın değil Eylül'ün kızıymışım serinleten ferahlatan
üstelik kızların en doğru söylediği yaştaymışım :)
ben eylül kızıymışım!


2 Eylül 2010 Perşembe

MiSiM

Kendini yalnızlıkla açıklama yalnızlık bitti
yaşın kırkı devirmişse kalbin de bir kedidir unutma
ve birer patidir artık ellerinin her biri
kafayı iki el arasında tutmaya yenilgi denir
içine döktüğün her ağlama yüzündeki çizilmedir

Kendini aşkla mevsimleme aşk bitti
yarısından sonra her şey günahtır nasılsa
de ki vekâleten sevdim, vekâleten evlendim, vekâleten öldüm
ısısı parmakta sönen nikâha devr-i kış denir

insan tanrı cümlesidir en iyi kendinde gizlenir
Kendini mesafelerle anlamlandırma mesafeler bitti
kim "Hüseyin" dese dönüp bakma artık-mesafeler apse
zaten kalp pası diyorlar boşluk denen her şeye nedense
göğsünün çukurunda boğulana sürç-i lâl âdem denir
sonunu üç kez yazan için yaz bile gücenmedir
Kendini şu dört şeyle çağrıla hayata (ne de olsa abimsin)

1) adını unutana kalbini hatırlatma-hayat murdar, anla!
2) bir tek bahtına ağlayan kadınlarda kal ve gençliğini affet
3) canlı tut tef'ini daima, herkes biraz çocuktur her yaşta!
4) düştüğün her hatırada doğrul ve kendine çiçek ver

Kendini kederle ölçümleme keder de bitti
kendinin kedisi aynalara bakma aynalar renksiz unutma
bak, kızımların doğru söylediği yaştayız
kanın tene bağırmasına paranoya denir
kıskanma!


ölüm de pekâlâ süslenir
Sahi, ağladın mı!..
Her canlı ağlamaz ki-sensiz siyah bir ömrün kendine eğimiyim
içinde kalbi olan ağlar ancak başka ne deyim!
HÜSEYİN ALEMDAR
(: FOTOĞRAFLAR MELEĞİME AİTTİR :)

YaReDiR SiNeDe EsKi SeVGiLi

Yaredir sinede eski sevgili Eski sevgili eski günler Hayata baksana takmıyor kimseyi Hiçbir şey diriltmez artık geçmişi Ya...