31 Aralık 2010 Cuma

HaPpY NeW YeaR

herkeslere
 mutlu sağlıklı bol paralı
dilekleri gerçekleşen bir yıl dileğiyle
yürekten damlalar

30 Aralık 2010 Perşembe

GüL FiDaNı NeReDe YeTiŞiRSe YeTiŞSiN GüL FiDaNıDıR

 Zamanla yalnızlığım kol kola koşarlarken sarı ufuklara uçsuz bucaksız,
Düşündüm uzak köşelerde,kucaksız

Birlikte uçup giderlerdi de gitmesine,
Geri dönen hep yalnızlık olurdu,zamansız.

Sesim sesine çarptığından beri,
gördükten sonra gözlerindeki feri
zamanda benimle artık bizimle.

Yalnızlık eksiltir hep insanı,
Biz çoğalmaktayız
Tek başına hüzünlü bir fidanlayken,
Hüsran olmaktayız.

Zaman denen o mefhum,
İçinden çıkamadığımız.

Tuzak olur bazen;
Kuytulara gizlenir,
Yorar,üzer...
Kirletir bazen.
Kimbilir belki alıp götürür,
Ücralarda bırakır

Ama,
Gül fidanı nerede yetişirse yetişsin gül fidanıdır.



gül fidanı nerde yetişirse yetişsin Ali Rıza Bey Şiiri
Yükleyen nurhak-nur. - Dünyanın her yerinden videolar.

26 Aralık 2010 Pazar

öLüMDeN öTe KöY VaRMı?

...

Yedi tepeli şehrimde
bıraktım gonca gülümü.
Ne ölümden korkmak ayıp,
ne de düşünmek ölümü.

En acayip gücümüzdür,
kahramanlıktır yaşamak :
Öleceğimizi bilip
öleceğimizi mutlak.

Memleket mi, daha uzak,
gençliğim mi, yıldızlar mı?
Bayramoğlu, Bayramoğlu,
ölümden öte köy var mı?
...
nazım hikmet RAN

 

içimizde yaşıyacaksın güzel günler yaşattın anıların hep bizimle

19 Aralık 2010 Pazar

ÇoooK uZaKLaRDa

 uzakta çoook uzakta
sanki hayat istesem verecek
dışarda bir yağmur
kış geldi kestane ağaçlarına
puslu bir gök
nereye baksam sen akıyor yağmur
zaman zaman dağıtıyorsun sisleri
o kadar çok soru varki cevabını bulamadığım
nasıl bir şey
hem istemek hem kaçmak bazen
hem düşelemk sonra unutmak
hem rüya gibi hem hatırlamak gibi
hem yaşamda hem de yoksun
aslında
hem yakında çok yakında
nasıl anlatsam
belki de çoook uzaktasın...

yürekten damlalar


fotoğraflar Yerebatan Sarnıcı ve Ortaköy'de çekilmiştir

Kutsi - Zor Olsa da 2o1o New
Yükleyen kerem0606. - Öne çıkan müzik videolarını izleyin.

17 Aralık 2010 Cuma

14 Aralık 2010 Salı

iSTaNBuL aĞLıYoR

istanbul bizi ağlıyarak karşıladı 

İstanbul ağlıyor - gülay | izlesene.com
bir başka güzeldi Ağlayan İstanbul

oLaMaSaYDı O BuLuT.


1.
Eylülde mavi bir gündü
Genç bir erik ağacının altında sessiz
Sardım onu, solgun bir aşktı
Kollarımda tatlı bir düş
Ve üstümüzde güzel yaz göğü
Bir bulut vardı uzakta
Öylesine beyaz ve öylesine yukarda
Sonra baktım, sanki hiç yoktu

2.
Aylar geçti o günden sonra
Şöyle ya da böyle sessiz
Erik ağaçlarının hepsi kesildi
Sorarsan, aşka ne oldu
Anımsayamıyorum derim
Ama bilirim ne düşündüğünü
Yüzünü unuttum gerçekten
Tek bildiğim, onu öptüğüm o zaman

3.
Öptüğümü de unuturdum
Olmasaydı o bulut
Anıyorum hala ve hep anacığım
Bembeyaz ve uzak
Erik ağaçları belki yine çiçek açar
Belki o kadının şimdi yedi çocuğu vardır
O bulut yalnızca bir dakika göründü
Başımı kaldırdığımda uçup gitmişti.

Bertolt BERCHT


Bunlarda benim keçeden bulut çalışmalarım

Bir pembeydi
bir mavi oldu
Bir maviydi
Bir kara oldu
yağmur oldu yok oldum.
Buhar oldu bulut oldu
Beyazdı gri oldu
ama AŞK
hep bir bulut oldu. 


keçeden bozuk para cüzdanı çalışmalarımdır

28 Kasım 2010 Pazar

GiTMeLeR

 
Çok sevdiğin birini kaybedersin,
bir trenle gider,
bir uçakla gider,
bir tabutla gider,
yada
işte ........ gider.

Geriye dönmeyecektir.
bir daha hiç sevmeyeceketir,
sarılmayacaktır,
yazmayacaktır,
bir daha hiç olmayacaktır işte...

Bazı kelimeler sende kalır.
fotoğrafları,
şiirleri,
mektupları,
aşkları,
sevdaları,
yağacak yağmurları,
ışıltıları,
ve
dudaklarını kemirir bazı kelimeler söyleyemezsin..
söylüyemeyeceksindir.
artık o kelimeleri kimseye veremezsin de
sende de kalamazlar.
o zaman bırak dökülsün kaleminin ucundan

bazende giden gittiği anlaşılsın diye
başkalarını da öldürüp giderler
  

 yıl 2010
mevsimlerden sonbahar
kasım sonları ama sanki nisan gibi
siyah kazağım üzerimde hiç vazgeçemediğim,
saçlarım;
savruk ve rahat arkadan tepeden toplamışım,
üzerimde siyah yeleğim var
birazdan hava soğursa diye önlem :)
işte yine yazıyorum
sanki birazdan hepsi gidecekmiş gibi bir teleşla....
fotoğraflar son istanbul gezisinden
bizi götürüp getiren  sevgili dostlarımız
turizm şirketine teşekkür ediyoruz.

27 Kasım 2010 Cumartesi

CaNıMıN iÇi "FiRaRiYe"


İnsan ki eşrefi mahlukattır,
içindeki semavi özü keşfetmekle yükümlüdür.
Çıkacaksın yollara, kendine doğru git gidebildiğin kadar.
Keşif boynumuzun borcudur.
Kendimizi keşfetmek,
aşkı keşfetmek,
dünyayı keşfetmek,
Öteki'ni keşfetmek... (…)


Çakılı kalmamak sırf alışkanlıklardan ötürü demir attığın koylara.
Çıkmak oralardan, geçmek dalgakıranların beri tarafına,
bilmediğin memleketlere varmak, tatmadığın yemekler yemek,
sözlerini anlamadığın şarkılarla içlenmek, risk almak,
dağılmak ve parçalanmak ve hasret çekmek buram buram,
gurbetin tadına bakmak ve kendini yabancının gözünden görmek,

şaşırmak yeniden,
şaşırmak bir çocuk gibi dünyanın hallerine,
çeşitliliğine, güzelliğine, acımasızlıklarına...
şaşırmak ölene kadar...
şaşırma kabiliyetini hiç yitirmemek...
budur son tahlilde Âdemoğullarına, Havvakızlarına kendilerini keşfettirten serüven.

elif şafak



fotoğraflar son istanbul gezimizden

10 Kasım 2010 Çarşamba

ATAM

Uzun uzun kavaklar

Dökülüyor yapraklar

Ben Atam’a doymadım

Doysun kara topraklar!
İşte hep bu şiir gelir aklıma her 10 kasımlarda…

Her 10 kasım’da mutlaka bir şiir okurdum. Okurdum ama ne okuma öyle bir yürekten gelirdi ki göz pınarlarıma hakim olamazdım. Duygu yoğunluğumun sebebi ona olan sevgi ve özlemdi. Onu bize ne kadar güzel anlatmış ve öğretmiş öğretmenim.

Kutlama hazırlıkları zamanı gelir. Ben seçilmişim şiir okumada öğretmenin şiirimi verir ben ezbere başlarım. Evde çalışıyorum annem nasıl okumalıyım bir kez de ondan dinlerim. Öğretmenim zaten gerekli bilgileri vermiştir. Şuraları vurgulayacaksın. Hissedeceksin. Bak şurada şunu demek istemiş diyerek Atamızın yaşadığı tarihlerin bilgilerini tekrar anlatır öğretir bize.
Evde hazırlanmaya devam... Anneme okuyorum evet artık ezberlemişimdir. Akşam olur sofra hazır babamı bekliyoruz. Babam gelir, Baba okuyabilir miyim şiirimi diyerek başlıyorum şiirime okuyorum, babam beğenisini kocaman bir öpücükle belli ediyorum. Artık eminim şiirimi güzel okuyabilirim ve ezberim hazır.

Sabah okula gidiyorum. Giderken bahçedeki kasımpatılarından da bir demet yapıyor annem

Okulda atamızın büstünü kasımpatılarıyla süslüyoruz.


Saat yaklaşıyor ve her 10 kasımda olduğu gibi dökülen yapraklarla birlikte saat 9:05 de siren sesleriyle atamıza saygı duruşu.


Ve onun yüceliğini ve ilkelerini anlatan şiirler konuşmalar.


Her 10 kasımda seni özlemle anacağız ATAM


İlkelerin sonsuza dek yaşıyacaktır.

9 Kasım 2010 Salı

aNToNio ViVaLDi



"Mandalina Ağacı"na armağanımdır
Antonia Vivaldi 1678 Venedik doğmuş,1741 Viyana'da hayata gözlerini yummuştur.
İtalyan Barok Klasik Müzik bestecisi, virtüöz kemancı ve Kızıl Rahip adıyla anılırmış.

Beşyüzden fazla konçerto bestelemiş ve konçertonun babası olarak anılır.
En beğenilen eseri "Dört Mevsim Konçertosu"dur.

Vivaldi hayalinde canlandırdığı resimleri müzik halina getirmiştir.
Eserlerini hayallerine verdiği başrolü açıklayıcı sonelerle destekler.
Dört Mevsim konçertosunda mevsimler kendi özellikleriyle anlatılmıştır. Vivaldi'nin bu eseri uzun yıllar sonra Beethoven'a da ilham kaynağı olmuş ve "Pastoral Senfoni" bu şekilde ortaya çıkmıştır.

Mandalina Ağacına SeVGiYLeeee...

7 Kasım 2010 Pazar

VaR oLMa SeBeBiMe

Ellerimde havada tutuyorum sadece iki elimin avuçlarını dolduruyor.
Soruyorum anneme
- Anne bebeğim acaba yürüyecek mi?
zamanı geliyor yürüyor
soruyorum anneme daha uzattığım parmağımdan tutunarak yürüyor bir desteğe ihtiyacı var soruyorum anneme
- Anne ne zaman "anne" diyecek
zamanı geliyor "Anne" diyor koşuyor sarılıyor
kokusuyla ediyor sarhoş
zamanı geliyor sorular hep devam ediyor
okula gidiyor
okumayı öğreniyor
başarılar elde ediyor
çaktırmadan gurur duyuyorum
zaten poh pohuda sevmiyor

Her hareketinde gizli bir gurur duyuyorum
her seferinde nefesimin kesilmesi
heyecanı hiç bitmeyen ne güzel bir masal bu
sana sahip olmak duyguların en yücesi

senle sahip olduğum sıfatın keyfiyle
her yerimde sen varsın
hayat sana hep cömert olsun meleğim...
hiç bir hayalim yok senle
hep süprizler yaşat bana
senden gelen herşeye razıyım

 Var olman, varolmama sebep
Beni hayatta senden daha çok huzurlu kılacak bir nedenim yok ki!
iyi ki varsın!
iyi ki doğdun bebişim
dünyanın en güzel tatlısı sensin

annesinin meleğine...

4 Kasım 2010 Perşembe

NaR SeVDaSı

harika meyvedir,
hapır hupur agza atılır, sonra en sonunda cekirdekler agızda kalır ve onu dökersin.
ya da hapIr hupur agzına atıp,
bir kere cigneyip yutarsIn, cok zevk alIrsIn, ama midende nar agaci cıkar. J


Sembolik bir meyvedir.
Anadolu'daki antikite uygarlıklarında gunun bereket tanricasi her kimse,
Mesela kybele olabilir,
onun elinde bulunur; bereketi, dogumu, çogalmayı temsil eder.

Osmanlı kültüründe,
yine Anadolu'dan gelme bir çogalma sembolü olarak, sevilen kıza göderilir ki,
evlenme teklifi anlamı tasır.

içimdeki nehirin
yüzdüğüm nehirlerden
daha hızlı aktığı oluyor.
 
ellerimde ışık demeti
sevdamın kıyılarında
kaçak gezerken

dengelenirken
elimdeki hayat ışığıyla
sobelesem mi ki güneşi


tutunsam mı
nardaki çatlaktan


-fotoğraflar bugünkü semt pazarımızda çektim-

"Su gelen yar olaydı, elinde nar olaydı" diye Sarkısı da vardır.

2 Kasım 2010 Salı

HüRReM SuLTaN KoLYeM

 


merhabalar


bugün son Osmanlı takıları benzetmelerimden bir tanesini sizlerle paylaşmak istedim
yoğun geçen günlerimin içine bir şeyler üreterek renk katmaya çalışıyorum.

Ara ara resim yapıyorum

Arada sırada da kolyeler tasarlıyorum.

sizlere sunacak kadar güzel olanlarını da fotoğraflarını çekip sizlerle paylaşıyorum.


Bu çalışmam tafta kumaştan uzun bir çalışmayla çıkardığım kalıpla kestiğim gerdanlık kumaş üzerine doğal taşlar, gümüş boncuklar, gümüş teller, gümüş objeler ve en önemlisi ve en değerlisi antika kumaş ve yeminiler, iğne oyalarında derlemelerle

O güzel beğenilerinize sunuyorum.

18 Ekim 2010 Pazartesi

üMiT YaŞaR oĞuZCaN - GaLaTa KuLeSi

6 Haziran 1973
Pırıl pırıl bir yaz günüydü
Aydınlıktı, güzeldi dünya
Bir adam düstü o gün Galata Kulesinden
Kendini bir anda bıraktı boşluğa
Ömrünün baharında
Bütün umutlarıyla birlikte
Paramparça oldu
Bir adam düştü Galata Kulesinden
Bu adam benim oğlumdu
Gencecikti Vedat
Isıl ısıldı gözleri
içi
Bütün insanlar için sevgiyle doluydu
Çıktı apansız o dönülmez yolculuğa
Kendini bir anda bıraktı boşluğa
Söndü güneş, karardı yeryüzü bütün
Zaman durdu
Bir adam düştü Galata Kulesinden
Bu adam benim oğlumdu

"Açarken ufkunda güller alevden"
Çıktı, her günkü gibi gülerek evden
Kimseye belli etmedi içindeki yangını
Yürüdü, kendinden emin
Sonsuzluğa dogru
Galata Kulesinde bekliyordu ecel
Bir fincan kahve, bir kadeh konyak
Ölüm yolcusunun son arzusuydu bu
Bir adam düştü Galata Kulesinden
Bu adam benim oğlumdu

Küçücüktü bir zaman
Kucağıma alır ninniler söylerdim ona
Uyu oğlum, uyu oğlum, ninni
Bir daha uyanmamak üzere uyudu Vedat

6 Haziran 1973
Galata Kulesinden bir adam attı kendini
Bu nankör insanlara
Bu kalleş dünyaya inat
Şimdi yine bir ninni söylüyorum ona
Uyan oğlum, uyan oğlum, uyan Vedat.

Ümit Yasar OĞUZCAN

17 Ekim 2010 Pazar

TaRiHi GaLaTa KuLeSi


Galata Kulesi dünyanın en eski kulelerinden biri olup, Bizans İmparatoru Anastasius tarafından 528 yılında Fener Kulesi olarak inşa ettirilmiştir. 1204 yılındaki 4.Haçlı Seferinde'nde geniş çapta tahrip edilen kule, daha sonra 1348 yılında "İsa Kulesi" adıyla yığma taşlar kullanılarak Cenevizliler tarafından Galata surlarına ek olarak yeniden yapılmıştır. 1348 yılında yeniden yapıldığında kentin en büyük binası olmuştur.
 
Kule Türklerin eline geçtikten sonra hemen her yüzyılda tamir ettirilmiş, 1445-1446 yılları arasında yükseltilmiştir. Osmanlı hükümdarı II.Murat ile yakın ilişkiler kuran Cenevizliler padişahın yardımıyla kulenin yanına ikinci bir kule inşa etmişler ve kuleye de II. Murat'ın adını vermişlerdir. 16.yüzyılda Kasımpaşa tersanelerinde çalıştırılan Hıristiyan harp esirlerinin barınağı olarak kullanılmıştır. Sultan III.Murat'ın müsaadesiyle burada müneccim Takiyüddün tarafından bir rasathane kurulmuş, ancak bu rasathane 1579'da kapatılmıştır.
  
17. yüzyılın ilk yarısında IV. Murat döneminde Hezarfen Ahmet Çelebi, Okmeydanı'nda rüzgarları kollayıp uçuş talimleri yaptıktan sonra, tahtadan yaptırdığı kartal kanatlarını sırtına takarak 1638 yılında Galata Kulesi'nden Üsküdar-Doğancılar'a uçmuştur. Bu uçuş Avrupa'da ilgi ile karşılanmış, İngiltere'de bu uçuşu gösteren gravürler yapılmıştır.

 1717'den itibaren kule yangın gözleme kulesi olarak kullanılmıştır. Yangın, ahalinin duyabilmesi için büyük bir davul çalınarak haber verilmekteydi. III. Selim döneminde çıkan bir yangında kulenin büyük bölümü yanmıştır. Onarılan kule 1831 yılında başka bir yangında yine hasar görmüş ve onarılmıştır. 1875 yılında bir fırtınada külahı devrilmiştir. 1965'te başlanıp 1967'de bitirilen son onarımla da kulenin bugünkü görünümü sağlanmıştır.

Galata kulesi tarihi bilgilerini internet sözlüklerinden derledim. Gezimizi ise geçen sene yapmıştık fotoğrafları sizlere sunarken bilgileride olsun istedim.
Galata Kulesi'ne ulaşmak için dar ve tarihi sokaklardan geçerek ilerliyoruz. Bu sokaklarda birçok tarihi ve eski binalar bulunuyor. Kule binaların arasından bir dev gibi yükseliyor. Biraz daha yürüdükten sonra kuleye ulaşıyoruz, girişte biletimizi aldıktan sonra asansörle yukarı çıktık. Asansörden çıktığımızda, dar bir merdivenden yukarı çıkarak yolumuza devam ediyoruz. Merdivenler bitti ve teras katına ulaştık. Terasın balkonuna çıktıktan sonra ise, İstanbul bütün ihtişamıyla karşınızda. Bu yükseklikten İstanbul'u seyretmek çok farklı bir duygu. İstanbul'un o eşsiz manzarasını, durup bir de buradan yani Galata Kulesi'nden seyretmek ise bambaşka. Hep uzaktan baktığımız Galata Kulesi'ne geldik ve İstanbul'u bir de buradan seyretmiş olduk. Galata Kulesi'nden, İstanbul'u panoramik olarak izleyebilirsiniz. Galata Kulesi'nde bulunan restaurantta, İstanbul manzarasına karşı yemek yiyebilirsiniz. Havanın bulutlu olduğu bir günde gitmemize rağmen yağmur yağmadı, bu bizim için iyiydi ve manzarayı uzun süre izlememizi sağladı. 

Merdivenlerden galata çıkarken ara sokaklardan yansıyan fotoğraflar.

tarihi galatanın çevreside müthiş canlı ve heyecan vericiydi. işte galata köftecisi
Çevrediki turistik mağazaların vitrinlerin...

ara sokaklardan galatanın ihtişamı





kuşbakışı galata

15 Eylül 2010 Çarşamba

YaĞMuRLaR ve SoNBaHaR


...
Bu geç vakit bu
sonbahar gecesinde kelimelerinle doluyum;
zaman gibi,
madde gibi ebedî,
göz gibi çıplak,
el gibi ağır
ve yıldızlar gibi pırıl pırıl kelimeler
Kelimelerin geldiler bana,
yüreğinden,
kafandan,
etindendiler.
Kelimelerin getirdiler seni,
onlar : ana,
onlar : kadın
ve yoldaş olan...
Mahzundular,
acıydılar,
sevinçli,
umutlu,
kahramandılar,
kelimelerin insandılar...
Nazım Hikmet RAN

8 Eylül 2010 Çarşamba

BuGüN BaYRaM MıŞ...

(bu yazımı geçen bayram yazmıştım ama bugün bir baktım of of one dedim 160 kişi bloma girmiş şimdi baktım 258 kişi ve 9 kişi online of dedim ya bune bi baktım istatistiklere herkes bayram yazımla ilgilenerek gelmiş buralara kadar taaa dünyanın öbür ucundan...burada anlatıklarım hepsi benim anılarımdaki bayramlar... çocukluğum... sevdiklerim... artık bizimle olmayanlar... hepsi burada hepiminize nice mutlu bayramlar diliyorum... Sevgiyle...)

Bugün bayram mış...
Burda mecmuasından ya da vitrinlerden seçtiğimiz elbiseleri dikmiş annem bize. Yakaları organzeli, ya da dantellerle bezenmiş. Rugan kırmızı ayakkabılarım başucumda arife akşamı alınmış. Esin'in saçları hep örgü imiş iki tane, uçlarında kocaman dikilen kıyafete uygun kurdeleler, benimki her zamanki gibi kısa, özgür hep istediğim gibi. İlker’in saçları birkaç gün önceden berbere gidilmiş kısaltılmış.
Bugün bayrammış…
Anneannemle dedemin ellerini öpmüşüz. Babamın anne ve babasını kabristanda ziyaret etmişiz.
Para, adı ne olursa olsun, "bayram harçlığı" olarak bile, öyle ele sayılmazmış. Büyüklere alışverişlerde zarf içinde, çocuklara mendil arası verilirmiş.. Para değil hangi mendilim daha güzeline bakılırmış.
Bugün bayram mış…
Babamın aklında ile büyüklerinin bir listesi vardır. Kimse ihmal edilmesin, kimsenin gönlü kırılmasın. Kapıları çalmışız çikolatalar, baklavalar, fıstıklar çerezler ikram edilmiş.
Mendillerimiz çoğalırmış, çikolataların yaldızlı kağıtlarını küçük parmaklarımızla düzleştirip saklarmışız. Yürüyerek gidermişiz her yere.. Bulamadıklarımıza "Bayramınızı kutlarız” diye kartlar bırakırmışız. Postadan bir sürü tebrik kartı çıkarmış. Üzerleri pullu olanlar, hareket edince göz kırpanlar, manzara resimleri.. Hepsini saklarmışız.
Bugün bayram mış…
Öyle uzaklara saçılmamışız daha..
Öyle uzaklarda uyanmamışız..
Tüm aile bir aradaymış.
Bir rüzgar esip hiç kimseyi dağıtmamış her bir yana.
Bugün bayram mış…

Öylesine bir günmüş gibi geçip giden bayram mış…
Hepimiz bir aradaymışız.
Henüz o ayrılık rüzgarı esmemiş babaocağında.
Bayramlar değişmedi aslında bizler değiştik…
Bugün Bayram mış... mış... mış... mış...

Bayrammış...

YaReDiR SiNeDe EsKi SeVGiLi

Yaredir sinede eski sevgili Eski sevgili eski günler Hayata baksana takmıyor kimseyi Hiçbir şey diriltmez artık geçmişi Ya...